Güneş Sistemi
Samanyolu Galaksisi'nde
yer alan orta büyüklükte bir yıldız olan Güneş, onun çekim etkisi
altında kalan 8 gezegen,
bu gezegenlerin 166 uydusu, 5 cüce gezegen, cüce gezegenlerin 6 uydusu ve
milyarlarca başka küçük gökcisminden oluşan bir sistemdir.
Güneş Sistemi'ndeki gezegenler sırasıyla (yakından - uzağa ) şunlardır: Merkür, Venüs, Dünya, Mars, Jüpiter, Satürn, Uranüs, Neptün
Gezegenleri büyüklüklerine göre (büyükten küçüğe) sıralaması ise şöyledir: Jüpiter, Satürn, Uranüs,Neptün, Dünya, Venüs, Mars, Merkür
Güneş Sistemi'deki cüce gezegenler ise Ceres, Plüton, Haumea, Makemake ve Eris'tir.
Güneş Sistemi'ndeki gezegenler sırasıyla (yakından - uzağa ) şunlardır: Merkür, Venüs, Dünya, Mars, Jüpiter, Satürn, Uranüs, Neptün
Gezegenleri büyüklüklerine göre (büyükten küçüğe) sıralaması ise şöyledir: Jüpiter, Satürn, Uranüs,Neptün, Dünya, Venüs, Mars, Merkür
Güneş Sistemi'deki cüce gezegenler ise Ceres, Plüton, Haumea, Makemake ve Eris'tir.
Son yapılan
hesaplamalara göre Güneş'in yarıçapı yaklaşık
696 bin 342 kilometredir. Güneş Sistemi'nin kütlesinin yaklaşık % 99,86'sını
oluşturan ve çekim kuvveti ile sistemi bir arada tutan güneş, sistemin temel
bileşenidir. Güneş hariç
tutulduğunda diğer tüm kütlenin yaklaşık % 90'ınıJüpiter ve Satürn oluşturur.
Güneş Sistemi yaklaşık olarak 4,6 milyar yıl yaşındadır. Dev bir gaz ve toz
bulutunun sıkışması ve içine çökmesi ile oluşan güneş ve diğer gezegenler
milyonlarca yıl içinde bugünkü hallerini almışlardır.
Güneş Sistemi'nde iç gezegenler Merkür, Venüs, Dünya ve Mars'tır. Bunlar aynı zamanda kayasal gezegenleri de oluşturur.
İç gezegenlerden sonra geniş bir asteroid kuşağı bulunmaktadır. Mars ile Jüpiter arasında yer alan ve kaya ve uçucu olmayan diğer minerallerden oluşan asteroidlerin büyüklüğü birkaç santimetreden yüzlerce kilometreye kadar değişmektedir.
Dış gezegenler ise Jüpiter, Satürn, Uranüs ve Neptün'dür. Güneş Sistemi'nin güneş hariç toplam kütlesinin
yaklaşık % 99'unu oluşturan bu gezegenler aynı zamanda gaz devleri olarak da
adlandırılır. Uranüs ve Neptün buz devleri olarak da
adlandırılmaktadır.
Gezegenlerin güneşe olan
ortalama uzaklıkları şöyledir:
Merkür: 58 milyon kilometre
Venüs: 108 milyon kilometre
Dünya: 150 milyon kilometre
Mars: 228 milyon kilometre
Jüpiter: 778 milyon kilometre
Satürn: 1 milyar 430 milyon kilometre
Uranüs: 2 milyar 870 milyon kilometre
Neptün: 4 milyar 500 milyon kilometre
Merkür: 58 milyon kilometre
Venüs: 108 milyon kilometre
Dünya: 150 milyon kilometre
Mars: 228 milyon kilometre
Jüpiter: 778 milyon kilometre
Satürn: 1 milyar 430 milyon kilometre
Uranüs: 2 milyar 870 milyon kilometre
Neptün: 4 milyar 500 milyon kilometre
Oluşumu ve evrimi
Güneş Sistemi'nin ilk olarak Emanuel Swedenborg tarafından
1734 yılında öne sürülen, daha sonra Immanuel Kant tarafından 1755
yılında genişletilen bulutsu varsayıma uygun
olarak oluştuğuna inanılmaktadır. Benzer bir teori Pierre-Simon Laplace tarafından
bağımsız olarak 1796'da üretilmiştir. Bu teoriye göre
Güneş Sistemi 4,6 milyar yıl önce dev bir moleküler bulutun çökmesi
sonucu oluşmuştur. Bu ilk bulutun birkaç ışık yılı genişliğinde olduğu ve
birkaç yıldızın doğumuna sebep olduğu sanılmaktadır. Çok
eski gök taşlarının incelenmesi
sonucunda, ancak çok büyük patlayan yıldızların merkezinde oluşabilecek
kimyasal elementlere rastlanması Güneş'in bir yıldız kümesi içinde
ve birkaç süpernova patlamasının
yakınında oluştuğuna işaret eder. Bu süpernovalardan gelen şok dalgası çevrede
bulunan bulutun içinde yüksek yoğunluk bölgeleri oluşturarak iç gaz basıncını
yenecek ve içe çöküşe neden olacak kütle çekimsel kuvvetlerin oluşmasına izin
vererek Güneş'in oluşmasını tetiklemiş olabilir. Sonradan Güneş Sistemi olacak
olan ve Güneş
öncesi bulutsu olarak bilinen bölge7.000 ile 20.000 AB çapında ve
Güneş'in kütlesinden biraz daha fazla bir kütleye sahipti (0,1 ile 0,001 Güneş
kütlesi kadar). Bulutsu içe doğru çöktükçe açısal momentumun korunması
nedeniyle daha da hızlı dönmeye başladı. Bulutsunun içindeki maddeler
yoğunlaştıkça içindeki atomlar artan
frekanslarla çarpışmaya başladı. Hemen hemen kütlenin tamamının toplandığı
merkezin sıcaklığı, etrafındaki diske göre giderek daha da arttı. Kütle
çekimi, gaz basıncı, manyetik alanlar ve dönüş, küçülen bulutsuyu etkiledikçe
kabaca 200 AB çapında, kendi etrafında dönen gezegen öncesi bir diske dönüştü
ve merkezde sıcak ve yoğun bir önyıldız oluştu. Güneş'in evriminin bu dönemine
benzeyen, genç, birleşme öncesi Güneş kütlesine sahip T Tauri yıldızları üzerine yapılan incelemeler sıklıkla
gezegen oluşumu öncesi disklerin bu tür yıldızlarla bir arada bulunduğunu
gösterir.Bu diskler birkaç yüz astronomik birim genişliğe ve en sıcak oldukları
noktada ancak bin kelvin sıcaklığa ulaşırlar.
Işık yılları genişliğinde, güneşin oluştuğu
öncül bulutsuya benzeyen, Orion Bulutsusu'nda gezegen
öncesi disklerinHubble tarafından çekilmiş görseli
.
Yaklaşık
100 milyon yıl sonra içeri çöken bulutsunun merkezinde bulunan hidrojenin yoğunluğu ve basıncı önyıldızın nükleer füzyona başlamasına yetecek miktara
gelmişti. Termal enerjinin kütleçekimsel daralmaya karşı durabildiği hidrostatik dengeye ulaşana kadar bu artış devam
etti. İşte bu noktada Güneş artık tam bir yıldız olmuştu.Geride kalan gaz ve
tozdan ibaret Güneş bulutsusundan çeşitli gezegenler oluşmuştur. Bu oluşumun
kaynaşma süreciyle olduğuna inanılmaktadır. Kaynaşma; gezegenlerin merkezde yer
alan önyıldız çevresinde dönen toz taneleri olarak başlamaları, yavaş yavaş bir
ile on metre çapında topaklar hâline gelmeleri, daha sonra çarpışarak 5 km
çapında gezegenciklere dönüşmeleri, ve sonraki birkaç milyon yıl boyunca
çarpışmalara devam ederek her yıl kabaca 15 cm kadar büyümeleri sürecidir.İç
Güneş Sistemi, su ve metan gibi uçucu moleküllerin
yoğunlaşmasına izin vermeyecek kadar çok sıcaktı, dolayısıyla oluşan
gezegencikler gezegen öncesi diskin yalnızca 0,6% kütlesinden ibaretti ve genel
olarak silikatlar ve metaller gibi yüksek erime noktasına sahip olan kimyasal
bileşiklerden oluşmuşlardı. Bu kayasal gök cisimleri sonunda Yer benzeri
gezegenler oldu.
Daha ötelerde Jüpiter'in kütleçekimsel etkisi gezegen öncesi gök cisimlerinin
bir araya gelmesini engelledi ve geride asteroit kuşağı kaldı.Daha da ötede, donma
hattının gerisinde, daha uçucu olan buzlu bileşiklerin katı kalabileceği yerde,
Jüpiter ve Satürn gaz devi hâline geldi. Uranüs ve Neptün
daha az madde yakalayabildi ve çekirdeklerinin hidrojen bileşiklerinden oluşan
buzdan meydana geldiğine inanıldığı için buz devi olarak bilinirler.
Sanatçı
gözüyle Güneş'in gelecekteki evrimi. Solda anakol, ortada kızıl dev, sağda
beyaz cüce.
Genç
Güneş enerji üretmeye başladıktan sonra Güneş
rüzgârı gezegen
öncesi diskte bulunan gaz ve tozu yıldızlararası uzaya doğru gönderdi ve
böylece gezegenlerin oluşumunu durdurdu. T Tauri yıldızları daha kararlı ve
eski yıldızlara nazaran daha güçlü yıldız rüzgârlarına sahiptir.Gök bilimciler
Güneş Sistemi'nin Güneş anakoldan uzaklaşmaya başlayıncaya kadar bugünkü
hâliyle kalacağını tahmin etmektedir. Güneş hidrojen yakıtını yaktıkça geride
kalan yakıtı yakabilmek için giderek ısınır, dolayısıyla da daha hızlı yakmaya
devam eder. Sonuç olarak kabaca her 1,1 milyar yılda bir yüzde on oranında
parlaklığı artmaktadır. Tahminlere göre bugünden yaklaşık 6,4 milyar yıl sonra
Güneş'in çekirdeği o kadar sıcak olacak ki daha az yoğun olan üst katmanlarda
da hidrojen kaynaşması oluşmaya başlayacak. Bunun sonunda Güneş şu anki çapının
kabaca 100 katı kadar genişleyecek ve bir Kırmızı
dev olacaktır.
Sonra da oldukça artmış olan yüzey alanı nedeniyle soğumaya başlayacak ve
parlaklığını yitirecektir. En sonunda Güneş'in dış katmanları ayrılacak ve
geride olağanüstü derecede yoğun bir gök cismi olan beyaz cüce kalacaktır. Bu beyaz cüce
Güneş'in ilk kütlesinin yarısına sahip olacak ancak büyüklüğü Dünya kadar
olacaktır.
İç Güneş
Sistemi
İç
Güneş Sistemi, Yer benzeri gezegenlerin ve asteroit kuşağının bulunduğu bölgeye
verilen addır. Asıl olarak silikatlar ve metallerden oluşan bu
bölgedeki gök cisimleri Güneş'e oldukça yakındır. Bu bölgenin yarıçapı, Jüpiter
ile Satürn arasındaki uzaklıktan küçüktür. Eskiden bu bölgeye iç uzay, asteroit
kuşağının ötesindeki bölgeye de dış uzay denmekteydi.
İç gezegenler
Dört iç gezegen yoğun, kayaç bir
yapıya sahiptir. Doğal uyduları ya
çok azdır ya da hiç yoktur. Gezegen halkaları bulunmaz. Yüksek ergime noktasına
sahip olan minerallerden oluşmuştur. Silikatlar katı taşküreyi ve
yarı akışkan mantoyu oluşturur. Demir ve nikel gibi metaller ise
gezegenlerin çekirdeğini oluşturur.
İç gezegenlerden üçünün (Venüs, Dünya ve Mars) önemli birer atmosferi vardır.
Hepsinde gök taşlarınınoluşturduğu
kraterler ve yanardağlar ile
yarık vadiler gibi tektonik yüzey şekilleri bulunur.
Merkür
Merkür (0,4 AB)
Güneş'e en yakın ve en küçük (0,055 Dünya kütlesi) gezegendir. Doğal uydusu yoktur
ve gök taşı kraterlerinden başka bilinen tek jeolojik özelliği; büyük bir
olasılıkla oluşumunun başlarında geçirdiği büzülme döneminde oluşmuş olan
"kırışıklık sırtları"dır.Merkür'ün önemsenmeyecek kadar az olan
atmosferi Güneş rüzgârı nedeniyle yüzeyinden kopan atomlardan oluşur.Görece
büyük demir çekirdeği ve ince mantosu henüz tam olarak açıklanamamıştır.
Varsayımlar arasında, büyük bir çarpışma nedeniyle dış katmanlarından
kurtulduğu ve genç Güneş'in enerjisi yüzünden tam olarak kaynaşma yoluyla
büyüyemediği vardır.
Venüs
Venüs (0,7 AB)
boyut olarak Dünya'ya yakındır (0,815 Dünya kütlesi) ve Dünya'ya benzer şekilde
demir çekirdeğin çevresinde kalın silikat bir mantosu, önemli ölçüde bir
atmosferi vardır, ayrıca iç jeolojik etkinliğin varlığına dair kanıtlar
mevcuttur. Ancak Dünya'dan çok daha kurudur ve atmosferi doksan kat daha
yoğundur. Venüs'ün doğal uydusu yoktur. Yüzey sıcaklığı 400 °C'nin üzerindedir,
muhtemelen atmosferdeki sera gazları miktarının
sebep olduğu bu durum Venüs'ü en sıcak gezegen yapar.Günümüzde jeolojik
etkinlik olduğuna dair kesin kanıtlar bulunmamakla birlikte, Venüs'ün önemli
ölçüde bir atmosferi oluşturacak manyetik alanı olmamasından dolayı, varolan
atmosferin ancak volkanik patlamalarla yenilendiği sanılmaktadır.
Dünya
Dünya (1 AB)
iç gezegenlerin içinde en büyük ve en yoğun olandır. Jeolojik etkinliği devam
ettiği ve üzerinde yaşam olduğu
bilinen tek gezegendir. Sıvı suküresi (hidrosfer) Yer benzeri gezegenler
arasında eşsizdir ve levha hareketlerinin gözlemlendiği
tek gezegendir. Dünya'nın atmosferi diğer
gezegenlerin atmosferlerinden tamamen farklıdır, yaşamın olması nedeniyle 21%
serbest oksijeniçerecek şekilde
değişmiştir.Güneş Sistemi içindeki Yer
benzeri gezegenler arasında tek büyük
doğal uyduya, Ay'a sahip olan gezegendir.
Mars
Mars (1,5 AB)
Dünya ve Venüs'ten küçüktür (0,107 Dünya kütlesi). Çoğunlukla karbon dioksitten oluşan
önemli bir atmosferi vardır. Olympus Mons gibi yanardağlar ve Valles Marineris
gibi yarık vadilerle kaplı olan yüzeyi çok yakın zamanlara kadar jeolojik
etkinliğin devam ettiğini göstermektedir.Mars'ın iki çok küçük doğal uydusu
vardır. Deimos ve Phobos'un Mars'ın çekimine
kapılmış olan asteroitler olduğu
düşünülmektedir.Asteroitler asıl
olarak kaya ve uçucu olmayan minerallerden oluşan küçük, Güneş Sistemi gök
cisimleridir.
Ana asteroit kuşağı Mars ile Jüpiter arasında, Güneş'ten 2,3
ile 3,3 AB uzaklıktadır. Güneş Sistemi'nin oluşumundan kaldıkları ve Jüpiter'in
kütleçekim gücü nedeniyle bir araya gelip bir gezegen oluşturamadıkları
düşünülmektedir.
Asteroitlerin büyüklüğü birkaç yüz kilometreden mikroskobik
boyutlara kadar değişmektedir. En büyükleri olan Ceres dışında
hepsi Güneş Sistemi küçük gök cismi olarak sınıflandırılır, ancak Vesta, Pallasve Hygiea gibi
bazı asteroitler hidrostatik dengeye ulaştıkları
kanıtlanırsa cüce gezegen olarak yeniden sınıflandırılabilirler.
Asteroit kuşağı içinde çapı bir kilometreyi geçen onbinlerce
belki de milyonlarca gök cismi bulunur.Buna rağmen ana asteroit kuşağının
toplam kütlesinin Dünya'nın kütlesinin binde birini geçmesi pek olası değildir.
Ana kuşak çok yoğun değildir ve uzay sondaları sorunsuz olarak buradan
geçebilmektedir. Çapları 10 ile 10−4 m arasında kalan
asteroitler gök taşı olarak
adlandırılır.
Ceres
Ceres (2,77 AB)
asteroit kuşağı içindeki en büyük gök cismidir ve cüce gezegen olarak
sınıflandırılmıştır. Çapı 1000 km'nin biraz altındadır, bu da kendi Yer
çekiminin küresel bir şekil oluşturabilmesi için yeterlidir. Ceres 19. yüzyılda
ilk keşfedildiğinde gezegen olarak düşünülmüş ancak daha sonraları diğer
asteroitlerin de ortaya çıkmasıyla 1850'lerde asteroit olarak
sınıflanmıştır.2006 yılında cüce gezegen olarak yeniden sınıflandırılmıştır.
Asteroit
grupları
Ana kuşaktaki asteroitler yörünge özelliklerine göre
gruplara ve ailelere ayrılır. Asteroit uydular, daha büyük asteroitlerin
etrafında dönen asteroitlerdir. Gezegenlerin uyduları kadar belirgin olarak
ayrılamazlar, ve bazen etrafında döndükleri asteroit kadar büyük olurlar.
Asteroit kuşağında ayrıca Dünya'nın suyunun kaynağı olabilecek ana kuşak
kuyruklu yıldızları da bulunur.Truvalı
asteroitler Jüpiter'in Lagrange noktaları olan L4 ve
L5 noktalarının
(bir gezegenin yörüngesinde kütleçekimsel olarak kararlı bölgeler) her iki
yanında yer alır. "Truvalı" terimi ayrıca diğer gezegen ve uyduların
Lagrange noktalarında bulunan küçük gök cisimleri içinde kullanılır. Hilda
ailesi Jüpiter ile 2:3 yörüngesel rezonans içindedir, yani Jüpiter'in Güneş
etrafında dolandığı her iki turda Hilda ailesi asteroitleri üç tur atar.İç
Güneş Sistemi içinde ayrıca birçok başıboş asteroit de bulunur. Bunların
yörüngeleri iç gezegenlerin yörüngeleri ile kimi zaman çakışır.
Orta Güneş Sistemi
Güneş Sistemi'nin orta bölgesinde gaz devleri ve bunların
gezegen boyutunda uyduları yer alır. Centaurlar gibi birçok kısa dönemli
kuyruklu yıldız da bu bölgede bulunur. Bu bölgeye bazen "Dış Güneş Sistemi" de denir ancak
bu terim son zamanlarda Neptün ötesindeki bölge için kullanılmaktadır. Bu
bölgede bulunan katı gök cisimleri İç Güneş Sistemi'nin kayalıklı üyelerinden
daha yüksek oranda "buz" içeren (su, amonyak ve metan) bir yapıya sahiptir.
Dış gezegenler
Yukarıdan aşağıya: Neptün, Uranüs, Satürn,
ve Jüpiter (ölçeksiz).
Dört dış gezegen ya da gaz devi Güneş'in
çevresindeki yörüngede dönen kütlenin %99'unu oluşturur. Jüpiter ve
Satürn'ün atmosferleri asıl olarak hidrojen ve helyumdan oluşur. Uranüs ve
Neptün'ün atmosferlerinde yüksek yüzdelerde su, amonyak ve metan
"buz"u bulunur. Bazı gök bilimciler bu iki gezegenin "buz
devi" adı verilen başka bir sınıfta değerlendirilmesini önermiştir.Gaz
devlerinin dördünün de gezegen halkaları vardır ancak sadece Satürn'ün
halkaları Dünya'dan kolaylıkla gözlemlenmektedir.
Jüpiter
Jüpiter (5,2 AB),
diğer gezegenlerin tüm kütlesinin 2,5 katına denk gelen 318 Dünya kütlesiyle en
büyük gezegendir. Asıl olarak hidrojen ve helyumdan oluşmuştur.
Jüpiter'in kuvvetli iç ısısı atmosferinde bulut kuşakları ve Büyük
Kırmızı Leke gibi yarı kalıcı
oluşumlara neden olur. Jüpiter'in bilinen altmış üç doğal uydusu vardır.
En büyük dört uydusu Ganymede, Callisto, İo, ve Europa yanardağ
oluşumu ile içeriden ısınma gibi özellikler bakımından Yer benzeri gezegenler
ile benzerlikler gösterir. Güneş Sistemi'nin en büyük doğal uydusu Ganymede
Merkür'den daha büyüktür.
Satürn
Satürn (9,5 AB),
geniş halkaları ile
tanınır ve atmosferik içeriği gibi çeşitli noktalarda Jüpiter ile benzerlik
gösterir. Satürn'ün kütlesi çok daha azdır (95 Dünya kütlesi). Satürn'ün altmış
bilinen ve üç tane doğrulanmamış doğal uydusu vardır. Bunların ikisi Titan ve Enceladus buzdan
oluşmalarına rağmen volkanik etkinlik gösterir.Titan, Merkür'den daha büyüktür
ve Güneş Sistemi'nde önemli bir atmosfere sahip olan tek uydudur.
Uranüs
Uranüs (19,6 AB),
dış gezegenlerin en hafifidir (14 Dünya kütlesi). Gezegenler arasında tutulum çemberi
ile doksan derecenin üzerinde açı yapan eksenel eğikliğe sahip tek gezegendir,
Güneş'in etrafında yan yatmış olarak döner. Çekirdeği diğer gaz devlerine göre
daha soğuktur ve uzaya çok az ısı yayar. Uranüs'ün yirmi yedi bilinen doğal
uydusu vardır. Bunlar arasında en büyükleri Titania, Oberon, Umbriel, Ariel ve Miranda'dır.
Neptün
Neptün (30 AB),
Uranüs'ten biraz küçük olmasına rağmen daha ağır (17 Dünya kütlesi) ve
yoğundur. Daha fazla iç ısı yaymasına rağmen bu Jüpiter ve Satürn'den daha
azdır.Neptün'ün bilinen on üç doğal uydusu vardır. En büyüğü Triton sıvı nitrojenden kaynaçları ile
jeolojik olarak etkindir.Triton, geri devimli yörüngeye sahip olduğu bilinen
tek doğal uydudur.
Kuyruklu yıldızlar
Hale-Bopp kuyruklu yıldızı
Kuyruklu yıldızlar, yalnızca birkaç kilometre büyüklüğünde
olan, asıl olarak uçucu buzlardan oluşan Güneş Sistemi küçük gök cisimleridir.
Oldukça fazla dışmerkezli yörüngeleri bulunur. Genellikle günberileri iç
gezegenlerin yörüngeleri yakınında, günöteleri de Plüton'un
ötesindedir. Bir kuyruklu yıldız iç Güneş Sistemi'ne girdiğinde Güneş'e
yakınlığı nedeniyle buzdan yüzeyleri süblimleşerek iyonize olur ve çıplak gözle
görülebilen gaz ve tozdan oluşan uzun kuyruklu yıldız saçını (koma) oluşturur.
Kısa periyotlu kuyruklu yıldızlar iki yüz yıldan az süren
yörüngelere sahiptir. Uzun periyotlu kuyruklu yıldızların yörüngesi binlerce
yıl sürer. Kısa periyotlu kuyruklu yıldızların Kuiper
kuşağında, Hale-Bopp
kuyruklu yıldızı gibi uzun
periyotlu kuyruklu yıldızların da Oort bulutunda doğduklarına
inanılır. Kreutz grubu gibi birçok kuyruklu yıldız grubu tek bir ana kuyruklu
yıldızın parçalanmasıyla oluşmuştur.Hiperbolik yörüngeye sahip bazı kuyruklu
yıldızlar Güneş Sistemi dışından gelmiş olabilir ancak bunların yörüngelerini
belirlemek oldukça zordur. Uçucu bileşenlerinin çoğu Güneş'e yaklaştıklarında
oluşan ısınma nedeniyle artık tamamen kaybolmuş olan eski kuyruklu yıldızlar
sıklıkla asteroit olarak
sınıflandırılır.
Centaurlar
Centaurlar, Jüpiter ile Neptün arasındaki bölgede yörüngede
olan, 9 ile 30 AB uzaklıkta
bulunan, buzdan oluşan kuyruklu yıldız benzeri gök cisimleridir. Bilinen en
büyük centaur10199
Chariklo'nun çapı 200 ile 250 km arasındadır.İlk keşfedilen
centaur 2060 Chiron kuyruklu
yıldız olarak adlandırılmıştır çünkü Güneş'e yaklaştıkça kuyruklu yıldızlar
gibi bir kuyruk oluşturur. Bazı gök
bilimciler centaurları içeri doğru saçılmış Kuiper kuşağı gök cisimleri olarak
sınıflandırır
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder