14 Kasım 2014 Cuma

Kedigiller

Kedigiller (Felidae), etçiller (Carnivora) takımına ait bir familya.
Ortak özellikleri, görünüşleri ve davranışları ile familyanın en yaygın ve tanınmış mensubu olan ev kedisine benzemeleridir. Zarif vücutları, yumuşak tüyleri, kısa suratları ve çoğunlukla vücutlarına nazaran küçük bir kafatasları vardır. Kulakları dik ve sivri ya da yuvarlağımsıdır ve her yöne doğru çevrilebilir. En küçükleri 30 cm, en büyükleri ise 200 cm olur.


Beden yapısı

Gözler

Gözlerini sağa ya da sola neredeyse hiç çeviremedikleri için, bakmak istedikleri yöne kafalarını çevirirler. Göz mercekleri, ışık miktarına göre değişir. Fazla ışıklı ortamlarda göz mercekleri çoğu kedigilde yandan incelir ve dik bir çizgi haline gelir, bazı türlerde ise küçük bir nokta hâlini alır. Karanlıkta göz mercekleri çok büyür. Kedigillerin gözlerinde Tapetum lucidum denilen bir tabaka vardır. Bu tabaka göz merceğinden geçen ışığı bir kere daha merceğe yansıtır ve böylece var olan ışık miktarını ikiye katlayarak geceleri çok rahat görmelerini sağlar. Ayrıca kedigillerin gözlerindeki görme reseptörlerinin sayısı insandakinin üç mislidir.
Kedigillerin gözlerine bakılarak keyif durumları anlaşılabilir. Eğer mercekler büyük ise kedi savunma pozisyonuna geçmiştir. Eğer mercekler çok küçükse, kedi mutlu demektir.

Bıyıkları

Hissetme kılları da denilen bıyıklar kedigillerin gece aktif olan hayvanlar olduğunu gösterir. Her bir vibrisin dibinde kan dolu bir kesecik vardır. Bu keseciğin çevresi çok hassas sinir uçlarıyla kaplıdır. Vibrissae sadece bıyık olarak hayvanın ağız bölgesinde değil, kaşlarında ve bacaklarında da bulunur. Hayvanın haraketiyle titreşime geçerler ve bu titreşimleri algılayan hayvan tamamen karanlık bir ortamda bulunsa bile çevresinin görüntüsünü kabaca canlandırabilir ve emin adımlarla hareket eder. Yeni doğmuş yavrularda bile tamamen gelişmiş olması, bu duyu organlarının kedigiller için ne kadar önemli olduğunu gösterir.

Kulakları

Kedigiller müthiş bir duyma kabiliyetine sahiptir. Duyabildikleri frekans 65.000 Hz'e kadar varabilir, bu da insandakinin yaklaşık üç mislidir. Kedigiller iki kulağını birbirinden bağımsız şekilde farklı yönlere doğru hareket ettirebilir. Böylece tamamen karanlık bir ortamda bile, avladığı hayvanın bulunduğu noktayı ayrıntılı bir şekilde belirleyip, isabetli bir sıçrama ile yakalayabilir. Kulaklarında büyüyen kıllar yabancı maddelerin kulaklarına kaçmasını önler.
Bir kedinin kulaklarını yatırmasından, kendini savunmaya hazırlandığı anlaşılır.

Dil ve tat alma duygusu

Çiğnemeden yuttukları için ağızlarına aldıkları şeylerin tadını ve yenilir ya da yenilemez olduğunu çok çabuk ayırt edebilmeleri gerekir. Zımpara gibi olan dillerindeki küçük dikenlerin uçları hayvanın kendisine doğru dönüktür. Bu dikenlerle tüylerini tararlar ve yedikleri hayvanın etini kemiğinden ayırırlar. Dilin ön kısmındaki dikenlerde bulunan tat alma dokusu ile ekşi, tuzlu ve acı tatları ayrıt edebilirler ama tatlı (yani şekerli) tadı hissetmezler. Su içerken dillerini kıvırarak kepçe olarak kullanırlar.

Çene yapıları ve dişleri

Esneyen bir kaplan
Kedigillerin ağızlarında otuz tane diş ve bir diastema vardır. Bu diastema, hayvan ağzını kapatırken altta ve üstte bulunan yan dişlerin birbirine değmeden yan yana durmalarını sağlar. Yan ve tutma dişleri avladıkları hayvanı tutabilmelerini sağlar. Koparma dişleri ile büyük et parçalarını koparıp çiğnemeden yutarlar.

Tırnaklar

Kedigiller ayak parmaklarının uçları ile yürür. Ön patilerinde beş ve arka patilerinde dört parmakları bulunur.
Çita, balıkçı kedi ve yassıbaş kedi haricinde bütün kedigiller tırnaklarını parmaklarından dışarı uzatıp tekrar geriye çekebilirler. Yürürken kendiliğinden çıkmamaları ve böylece boş yere, yıpranmamaları için tırnaklarını çıkarmak için özel kasları vardır. Tırnaklar kullanılmadıkları zaman, derinin içinde saklı şekilde durur. Böylece kedigiller hiç ses çıkarmadan kurbanlarına usulca yanaşabilirler.

Kuyruk

Kedigillerin hepsinin kuyrukları vardır. Dengelerini sağlamak ve kendi aralarında işaretlerle anlaşmak için kuyruk önemlidir. Bazı türlerde, örneğin vaşaklarda kuyruk çok kısadır.

Sosyal davranışları

Çoğu kedigil yalnız yaşar ve yalnızca çiftleşmek için partner arar, çiftleştikten sonra ayrılır. Yalnızca aslanlar büyük gruplar oluşturur ve erkek çitalar küçük bir grup içinde yaşar.

Evrim tarihleri

Kılıçdişli kaplan. En son buz çağının sonlarına kadar insanların korkulu rüyası olmuştur.
Günümüz bilim adamlarının görüşlerine göre kedigillerin ilk ataları 50-60 milyon yıl önce Eosen çağında, Viverridae familyasından koparak türemiştir. Bu kedigillerin ilk atalarının örneğin Aelurogale ve Eofelis cinslerine ait oldukları düşünülür. İlk kedigillerin ortaya çıkmasından sonra Nimravidae ortaya çıkmıştır ve böylece bu familya eski fikirlere göre kedigillerin ataları değil sadece kedigillerle akraba olan bir kardeş familyadır.
Kedigillere ait en eski kalıntılar Oligosen çağından kalmış 34 milyon yıllık fosillerdir. Bu fosillerde kedigillerin en eski atası olarak proailurus türü görünmektedir. Bu ev kedisi büyüklüğündeki kedi, tropik ormanlarda avlanmıştır.
Proailurus cinsinden iki büyük kol oluşmuştur; Kılıçdişli kediler (Machairodontinae) ve kediler (Felinae). 10.000 yıl önce Homotherium ve Smilodon cinslerinin en son temsilcileri de ortadan kaybolmuştur.
Kedinin (Felis silvestris) 9 milyon yıl önce ortaya çıktığı düşünülür. En eski kalıntıları Felis lunensis türü olarak Asya'da bulunmuştur.

Coğrafi yayılımları

Kedigiller, Güney kutbunun haricinde dünyanın her kıtasında bulunur. Avustralya'da ve Okyanusya'da bulunan kedigiller insanlar tarafından götürülmüştür. Ayrıca 70. enlemin (paralelin) kuzeyinde de kedigiller bulunmaz.

Türkiye'nin kedigilleri

Anadolu'nun tarihinde birçok farklı kedigil türüne rastlamak mümkündür. Bunlardan bazıları son buz devrinin bitmesi ile, bazıları da Roma İmparatorluğu döneminde avlanarak tükenmiştir. Ama bu tarihi son 200 yıla kısıtladığımızda bile aslan, kaplan, pars ve çita türleri ile karşılaşırız.
Anadolu'nun Batı, Orta, Güney ve Güneydoğu bölgelerinde yaşamış olduğu bilinen Asya aslanı en son 19. yüzyılın ikinci yarısında görülmüştür. Güneydoğu Anadolu'da yaşayan çita ise 19. yüzyıldan sonra bir daha görülmemiştir. Türkiye'nin en son Hazar kaplanı, 1970'te Hakkâri Uludere'de, en son Anadolu parsı da yine 1970'li yıllarda vurulduğu düşünülmekteydi ancak 2013 Eylül ayında Prof. Dr. Şağdan Başkaya başkanlığındaki Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Yaban Hayatı Ekolojisi ve Yönetimi Bölümü tarafından fotoğrafları çekildi ve parsın Türkiye de ki varlığını devam ettirdiği kanıtlandı.
Günümüzde Türkiye'de bildiğimiz ev kedisinin dışında, ev kedisi ile aynı türe ait olan yaban kedisi, Avrasya vaşağı, karakulak (ya da step vaşağı), sazlık kedisi (ya da bataklık vaşağı) kedigiller familyasını temsil eder.Uzun süre Türkiye'deki pars varlığının olmadığı düşünülmekteydi ancak 2013 Eylül ayında Prof. Dr. Şağdan Başkaya başkanlığındaki Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Yaban Hayatı Ekolojisi ve Yönetimi Bölümü tarafından pars fotoğrafları Türkiye sınırları içinde çekilmiştir

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder